Karadeniz de Derelerimiz bulanık akıyor

Doğu Karadeniz Bölgesi’nde debisi müsait hemen hemen tüm derelerimiz üzerinde kurulmasında son aşamaya gelinmiş, kimilerinde yapımına başlanmış olan çok sayıdaki Hidroelektrik Santralleri (HES)ne karşı çeşitli gösteriler yapılmaya başlandı. Vadilerine, derelerine saygıları gereği bunu yapan vatandaşların seslerine elbette kulak verilmelidir. Nitekim, derelerdeki görüntüler, vatandaşlarımızın kaygılarının çok da haksız olmadığını şimdiden gösteriyor. Çünkü derelerimiz, HES inşaatlarıyla bulanık akıyor artık.

 

Devlet Su işleri(DSİ) ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından yap-işlet-devret modeli ile yapılmasına başlanan HES’ler, bölgeye bir yandan istihdam sağlarken bir yandan da ekonomik anlamda da canlılık getirdi. “Hareket, berekettir” denir. Bu olmaya başladı. Nerden bakılırsa bir Hidroelektrik santrali inşaatının 5 yıl süreceği düşünülürse bölgede ki 167 hidrolik santralde binlerce işçinin istihdam edilmesi gündemde. 

 

HES’ lere karşı bölgede özellikle Rize’deki vadilerde tepki sesleri yükselirken, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun, Sinop ve Artvin’de HES’lere yönelik gösteriler yapılmıyor. Buradan sanki sadece Rize’nin vadilerinde derelerin çok sevildiği ve diğer illerde vadiler ve derelerin sevilmediği gibi bir sonuç elbette çıkaramayız. Ancak, Rize’de İkizdere veya Fındıklı ve Ardeşen’ deki sözde çevreci gösterilerinin, dereleri koruma mantığının ötesinde sanki yabancı ellerce organize edilen gösteriler haline dönüştüğü izlenimi ve algısı da mümkün gözüküyor.


Trabzon’un Araklı ilçesindeki karadere vadisinden yukarıya doğru çıkıyoruz. Çankaya’yı (Dağbaşı) geçtikten sonra HES izlerine rastlanmaya başlıyor. Toroslu’ya geldiğinizde yer altı tünelini görüyorsunuz. Burası Çatak’taki toplama setinden getirilecek suyun enerji üreteceği tirübünlerinin konacağı yer. İşçiler, harıl harıl çalışıyor. Biraz yukarda, ejderhanın gölünün hemen bitiminde de buradaki HES’i yapan firmanın şantiyesi bulunuyor. Biraz daha yukarıya Çatak’a çıktığınızda da Yağmurdere vadisindeki çalışmaya tanık oluyorsunuz. Biraz daha yukarıya çıktığınızda Pamukgölü’nün üzerinde, Tilkibeli şelalesini besleyen kaynaktaki toplama havuzunun inşaatı sürüyor. Her yanda bir şantiye ve tabiî ki karadere, tüm bunca çalışmanın etkisiyle artık bulanık akıyor.


Yıllar önce bölgede yapılan ve yıllardır da enerji üreterek bölgedeki illerde kullanıma sunulan elektrik üretiminin yapıldığı Giresun’un Doğankent ilçesindeki vatandaşlarla konuştuk. HES’lerin doğaya, faunaya veya çevreye zararı var mı yararı mı var diye sorduk. Mesela, 52 yaşındaki Salih Turfan, Doğankent HES için şimdiye dek gıkını çıkarmayanların, şimdi sanki Harşit vadisi diğer vadilerden daha az seviliyormuş ayaklarına yattıklarını ifade ediyor ve, “. Veya İkizdere’de de daha önceden yapılan bir HES var ve zaten üretimde de. HES’lerin çevreye verdiği zarar yok. Ne zarar görmüşler. Bu, biraz büyük su değirmeni gibidir. Suyun deli akışını önlüyor, derelerin kontrollü akmasını sağlıyor. Yani, suyun başıboş akışını önleyerek, düzeyden yararlanılarak enerji sağlıyor ve hem de dereleri ıslah etmiş oluyor. Biz bunun zararını değil yararını gördük” diyor. 


Yine Doğankent’ten İsa Adıyaman, Hidrolik santralin zararını görmediklerini ifade ederken, makine mühendisi Mustafa Coşkun, Özal projeleri olarak nitelendirdiği Tirebolu- Torul arasındaki barajlara dikkat çekiyor ve karasal iklimin Karadeniz iklimine dönüştüğünü ve Harşit vadisinin öneminin daha da arttığına işaret ediyor. Makine Mühendisi Coşkun, günümüzde Dünya’da 3 sektörün öneminin arttığını bunların da silah, enerji ve bilişim alanları olduğunu ifade ederken, “şimdi bu HES’ lere karşı çıkanların ne adına bunu yaptığına bakmak lazım. Doğaya en uygun ve çevreci enerji, su enerjisidir. Kaldı ki HES’ ler, suyun kontrollü akışını sağlayan, suyu terbiye den yatırımlardır. Ha şuna karşı çıkılabilir, evet çok önemli bir yatırım bu HES’ ler ve ama 30 yıllık ömrü olan böylesi yatırımlar, nasıl olur da 49 yıllığına kiralanır. Yap-işlet-devret modelinde bu yatırımlar, 3 yılda kendini amorti edebilen yatırımlardır. Buradan yola çıkılarak, siz bunu ucuza veriyorsunuz denir de karşı çıkılırsa bunu anlarım. Devlet, daha fazla kar etmelidir, bu kaynaklar bu kadar ucuza verilmemelidir denebilir ama çevreye zararmış, dereler kururmuş ya da dereler elimizden gidermiş kaygıları doğru değildir. Harşit vadisinin debisi, Türkiye’nin kinci verimli debisidir”


Makine mühendisi Mustafa Coşkun, TV’den yapılan gösterileri izlediğini ve sadece güldüğünü ifade ederken, “günümüzde neyin ne kadar zararlı olup olmadığını vatandaşın öğrenmesi çok zor değil ki. Devir, iletişim devri. Bu aynı tip gösteriler, Karadeniz sahil yolunun yapımında da ortaya kondu. Onlara kalırsa karadenize bir çivi çakılması yanlış ama burada yaşayan insanların buradan işsizlik yüzünden göç ediyor olmaları anlaşılan pek umurlarında değil.Kimse kendini vadisini veya deresini karadenizin diğer vadilerinden daha fazla seviyormuş gibi gözükmesin, karadenizin her vadisinin insanı vadisinin kıymetini bilir. Sözde sevgiye karadenizin vadilerinin karnı tok. Karadeniz ilk kez böylesine yatırımlarla kendine geliyor. Gelmelidir. Bunu istemeyen odaklar vardır elbette ve kimin işine gelmezse karadenizin kalkınması, HES’lere karşı yapılan gösterilerin arkasında da onları aramak gerekir. Karadeniz de sulu tarım yok ki, sular değerlendirilirken sulama yapamayacağız korkumuz olsun. Zaten boşa akan suyumuzun zaptı rapt altına alınmasının kime ne zararı var ki?” diye soruyor.


Doğankent’te bir tek kişiden 1970’li yıllarda yapılmış ve halen üretimde olan Hidroelektrik santrallerine karşı olumsuzluk duymadım. Bir çok kez İkizdere’ye de gitmeme rağmen orada da HES ile ilgili bir şikayet duymadım. Araklı’da Toroslu da yapılan HES inşaatında da çalışan işçilerle konuştum, bu yatırımlar sayesinde iş bulduklarını, aşa kavuştuklarını ifade ettiler. Fakat, HES’lere karşı çıkanların kendi aralarında bile söylem birliğinin bulunmaması, kiminin HES’lere karşı Nükleer Enerji’yi alternatif gösterirken kimilerinin buna karşı çıkışı da kendi aralarında tezata düştüklerini ortaya koyuyor.

 

İlgili Bakanlar ne diyor

 

Enerji Bakanı Hilmi Güler, bir basın toplantısı yapıyor ve soruları almaya başlıyor. Bir bayan gazeteci aynen , “karadeniz’de bazı vatandaşlar derelere iniyorlarmış, sizin haberiniz var mı bu duruma ne diyeceksiniz?” bakan Güler, gülerek buna “bende Karadenizliyim, biliyorum” diyor ve HES’leri henüz tam olarak anlatamadıklarını ama anlatmaya çalışacaklarını söylüyor. 

 

Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, “Hidroelektrik santral en çevreci bilinen santraldir. Bu suyu falan yemiyor. Suyun gücünden istifade ederek hidroelektrik enerji üretimi sağlıyoruz. Ülkemiz dışa bağımlı. Enerjimizi dışarıdan temin ediyoruz. Ne doğalgaz ne de petrol ülkemizde yok” dedi Yörenin turizm potansiyelinin HES’lerle daha da artacağını kaydeden Eroğlu, ”Dağlık ve ormanlık alanlarda göletler oluşmasıyla buralar turistik açıdan bambaşka olacak. HES’lerin elektrik üretiminin yanı sıra, tabiat açısından da olumlu faydaları olacak. Yer altı sularını besleyen HES’ler ormanlar açısından büyük nimettir” dedi. 

 

Bakan Eroğlu, HES’lere verilen tepkinin yanlış olduğunu belirterek, şunları söyledi: 

 

”Dünyanın her yerinde HES yapılıyor ve bu potansiyel en iyi şekilde değerlendiriliyor. Bu konuda biz geç kalmışız. ABD şu anda HES potansiyelinin yüzde 80’ini, bazı ülkeler ise yüzde 100’ünü kullanıyor. Biz, hala bunun yüzde 33’ünü kullanıyoruz. Bunların yapılması şart ve elzemdir. Su harcayan değil, su biriktiren HES’ler tabiatı tahrip etmemektedir. Bunlarla birlikte yaz aylarında su azalmayacak, kışın da fevkalade taşmayacaktır. HES’lerle nispeten sularımız regüle edilerek düzenli bir akım sağlanacaktır. Vatandaşın endişeleri bu nedenle yanlıştır.”


Türkiye’nin inanılmaz bir şekilde geliştiğini ifade eden Eroğlu, enerji ihtiyacının kalkınma hızına paralel, hatta onun üzerinde seyrettiğini söyledi. 

 

Türkiye’nin 2010 yılı enerji ihtiyacının 230 ila 237 milyar kilovat/saat, 2020 yılında ise 406-499 milyar kilovat/saat olacağının tahmin edildiğini belirten Eroğlu, enerji talebindeki yıllık artışın yüzde 8 civarında olduğunu kaydetti. 

 

Bakan Eroğlu, iş adamlarının yatırım yapacakları en önemli alanın enerji sektörü olduğunu ifade ederek, Su Kullanım Hakkı Anlaşması ile özel sektörün, bin 461 hidroelektrik santrali için başvuru yaptığını belirtti. Eroğlu, ”Bunun toplam kurulu gücü 20 bin 646 megavattır. Yani 65 milyar kilovat/saat yılda enerji elde edilecek. Yani nereden bakarsan 58 milyar dolarlık bir gelir, yılda boşa akan sulardan elde edilecek” dedi. 

 

Eroğlu, bu çalışmaların istihdam sağlayacağı gibi temiz enerji elde edilmesine de olanak vereceğini ifade eden Eroğlu, temiz enerjinin geliştirilmesi gerektiğini vurguladı. 
Özel sektörün başvurduğu hidroelektrik santral projelerinin yapım maliyetinin 25 milyar doları bulacağının hesaplandığını ifade eden Eroğlu, ”Yani 25 milyar dolarlık bir yatırımı merkezi yönetim bütçesinden alıp özel sektöre devretmiş oluyoruz. Bunun şu faydası var; şu ana kadar 13 bin megavatı merkezi yönetim bütçesiyle gerçekleştirmişiz. 20 bin megavatı gerçekleştirmek için de en az 50-60 yıl gerekiyordu. Tahmin ediyorum ki şu anda müracaat eden şirketler bu büyük projelerin 4-5 yıl içinde yüzde 80’ini tamamlayacaklar” dedi.


Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, vatandaşın endişlerini haksız bulabir ama biz bu dereleri hep berrak akarken gördük. Berrak suları seyrettik o berrak sularda yüzdük. Şimdiler de tüm derelerimiz bulanık akıyor. İnşaatların hızla devam ediyor olmaları sanki bir “yağma mı var” kaygısını beraberinde getiriyor. Biz vadilerimizde taş ocaklarının gürültüsüne dahi tahammül edemeyiz, zaten sahil yolundaki çalışmalardan da inşaatlardaki duyarsızlık, uyarı ve ikaz levhalarının yanlış veya olmaması yüzünden yüzlerce cana mal olan trafik kazalarını yaşadık. 

 

Şimdi HES’ler yüzünden dereler bulanınca bu da görüntü olarak moralimizi bozuyor. Yoksa tabiî ki de devletimiz, var olan kaynakların değerlendirilmesi noktasında yatırımlar yaparsa bölge halkının değerlerine de saygı gösterilir ve halka tepeden bakılmaksızın iş yapılırsa buna elbette sevinir ve de alkış tutar. Ama her inşaat beraberinde riskler de taşır, kazalara karşı yeterli önlemlerin alınması, sağlıklı koşullarda çalışma şartlarının ortaya konması ve mümkün mertebe insana ve doğaya saygılı tüm çalışmalara bu bölge halkı el verir, destek olur.

 

HES’lere karşı eylem yapanlar ne diyor;
HES’lere karşı tepkiler de şu ifadeler ön plana çıkarılıyor
“Yöremizin HES planlaması açısından yeniden bu yaklaşımı dikkate alarak değerlendirilmesi göz ardı edilemeyecek önemli bir husustur.
Derelerimiz, vadilerimiz, havzalarımız, yamaç ve bellerimiz hoyrat bir ener….………….yazının devamı için tıklayınız

Yorum bırakın